ADIYAMAN

Adıyaman’da Süryaniler

Türklerin, Kürtlerin, Süryani ve Ermenilerin binlerce yıldır kardeşçe barış içinde yaşadığı şirin ilimiz. Tarih boyunca Anadolu’da ki medeniyetler arasında bir köprü olan Adıyaman. Demircisi, marangozu, semercisi, kalaycısı, nalbantı ile binlerce yıllık sanatların kalbi. Adıyaman’ın doğusunda Diyarbakır, güneyinde Ş.Urfa, G.Antep, batısında K.Maraş, kuzeyinde ise Malatya bulunmaktadır. Birçok ovasının yanında Fırat nehri, Kâhta çayı, Göksu çayı, Saroz çayı, Gölbaşı golü, Atatürk barajı gölü gibi onbir adet göl Adıyaman da bulunmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalarda maden, petrol ve tarihi eserler ortaya çıkarılmıştır. Adıyaman’ın Kuzeyinde zengin petrol yatakları bulunmuştur. Adıyaman’ın kuzeyinde dağlar güneyinde ise ovalar vardır. Karasal bir iklime sahiptir.

Adıyaman’da Sal oyunu, Helli can, Düz oyun, Hasat oyunu, Kımıl oyunu oynanan oyunlardan sadece birkaçıdır. Adıyaman önemli tarihi eserlere sahip bir ilimizdir. Planlı mağarası, Nemrut dağı, Arsemia kutsal alanı, Karakuş tümülüsü, Gerger kalesi, Cendere köprüsü, Camiler, Mor Petrus ve Mor Pavlus kilisesi önemli bir yer tutmaktadır. Mesire yeri olarak Adıyaman kalesi, Gölbaşı tatil köyü, Karadağ orman dinlenme tesisleri sayılabilir. Tütün,  pamuk, Antep fıstığı, üzüm, mercimek başlıca tarım ürünleridir.

 

Adıyaman;

Hititler, Asurlular, Frigler, Persler, Makedonlar, Kommagene Krallığı,  Roma imparatorluğu, Bizans imparatorluğu, Emeviler, Abbasiler, Eyubiler, Anadolu Selçukluları, Memlüklüler ve Osmanlı imparatorluğunun olmak üzere birçok kültürü içinde barındırmıştır.

Adıyaman ismi birçok kaynakta farklı şekilde geçmektedir. Bizanslılar” pordoniom “Süryaniler ise ilk dönemlerde Adıyamanı “Klevdiye” olarak adlandırmışlardır. Araplar” Hısn-ı Mansur” olarak adlandırırken ilk Türk akınlarından sonra Adıyaman kalesini fetheden “Yaman Bey”den bu ismin geldiğini yazarlar. Osmanlılar zamanında hem Hısn-ı Mansur hem de Adıyaman ismi kullanılmıştır.1954 yılında Malatya’dan ayrılarak il olmuştur. Samsat: Sümerler Samsat’a “Semizata”, Mısırlılar, “Şamşuata” Süryaniler ise “Şimsat” diyorlardı. Anlamı ise “Güneş diyarı” idi. Osmanlılar ise “Sümeysat” diyorlardı. Bu isim günümüze Samsat olarak geçmiştir.

 

Kahta:

Tarihte Kahta’ da önemli miktarda Süryani yaşamakta idi. Nasara adındaki mahalle tamamen Süryani ve Ermeni idi. Süryani Mihael Kahta için,”Gaktai” ismini kullanır. Abu’l Farac ta ise Kahta ismi Kahtai olarak geçer. Ermeniler buraya “Gakhta”derken, Arap tarihçileri ise “Kahta” olarak adlandırmışlardır. Bu gün Kahta’da çok önemli sayıda Ermeni ve Süryani kökenli insan ve esnaftan söz etmek mümkündür.

 

Gerger:

Gerger ismi, Grekçede “korka”,Abu’l Farac’ta ise bu isim”Gargar” “Garga” olarak geçerken Urfalı Mateos ve Süryani Mihael de ise “Gargar”olarak adlandırılmıştır. Bu gün Gerger de 3-5 aile Süryani olmakla beraber, semercilik, demircilik, marangozluk, kalaycılık yapan esnafın hemen hemen hepsi Süryani ve Ermeni kökenli insanlardan oluşmaktadır. Venk köyü Gerger’e bağlı bir köy olup burada da 5 Süryani aile Bütün Süryani gelenek ve göreneklerini yaşatmaya çalışmaktadırlar. Gerger’in Venk (Yeşilyurt) köyünde Mor Barsavmo manastırı kalıntıları ile Doğa’nın ve insanların tüm eziyetlerine rağmen güzel ve zarif yapısıyla tarihe direnen Mor Afrem manastırı bulunmaktadır.

Besni:  

Bu kent Kommagene krallığının önemli merkezlerinden biri idi. Bu ismin nereden geldiği kesin olarak bilinmemektedir. Ancak bu isimle ilgili en önemli bilgiler Süryani kaynaklarında yer almaktadır. Abu’l Farac “Bet Hesna” olarak adlandırmış. Urfalı Mateos ta “Behesni” olarak geçmekte olup, Süryani Mihael de “Beit Hesna” olarak geçer. İslami kaynak-larda önceleri” Bihisni” olarak geçerken günümüzde “Besni” olarak kullanılmaya başlanmıştır.

 

Çakırhöyük (Keysun):

Adıyaman ile Besni arasında bulunan önemli bir yerleşim merkezidir. Bu isim Cumhuriyet döneminde değiştirilen isimdir. Süryani Mihael ve Urfalı Mateos un kayıtlarında “Keysun”, “Kaysun” olarak geçerken bu kelimenin Süryanice karşılığının “Kayşum”. Arapçada” Kaysum” Rumca “Kaesoun” olduğu ifade edilmektedir. Süryaniler Adıyaman ile M.S.272 yılında Pavlus’un Samsat’a gelmesi ile tanıştılar. M.S. 259-271 yıllarında patriklik yapan 16. patrik 1.Bulus’un Samsatlı olduğu söylenir. Bu dönemde Samsat’ta Mor İzizzoel adında bir Süryani manastırı bulunmakta idi. Mor İzizzoel Samsat’ta Hıristiyanlığı yayarken öldürüldü. M.S. 692 de Bizanslılar ile Araplar arasında Sivas’ın alınması için büyük çatışmalar yaşandı. Araplar Bizans’ı çok ağır bir yenilgiye uğrattılar. Araplar Bizans’tan kaçan Slavları sınır bölgelerine yerleştirdiler. 700-701 de Diyarbakır’daki Evliye Theodotoya Diyarbakır Metropolitliği teklif edilince, Evliye bunu kabul etmedi. Evliye bunun üzerine Klevdiyeye(Adıyaman) yerleşti. Adıyaman’da beş sene kaldı. Sonra Samsat Metropoliti tarafından kendisine bu defa keşişlik teklif edildi. Ancak Evliye bunu da kabul etmedi ve Samsat’ta bir Manastıra yerleşti. Bu dönemde Adıyaman ve Çevresi Bizans’ın elinde idi. Samsat valiliğini ise Sarcis adında bir vali yapıyordu. Bu vali ayırım yapmadan herkesten çok ağır vergiler alıyordu. Manastırları dahi haraca bağlamıştı. Ancak Samsat Yakınında bulunan Manastırdaki Theodotonun girişimleri sonucu Sarcis bu huyundan vazgeçmiştir.

 

1519 ile 1560 yıllarına bakıldığın da,  Besni, Hısn-ı Mansur, Gerger ve Kahta’nın sosyal iktisadi açıdan büyük bir önem arz ettikleri görülmektedir.1519 da Besni’deki Ermeni Mahallesinde 84 Ermeni ailenin yaşadığı görülmektedir. Hısn-ı Mansurdaki Ermeni Mahallesinde1519da 70,   1574 te80,  1563 te ise 104 kişinin yaşadığı kayıtlarda mevcuttur.

 

M.S.969’da Süryani Ortodoks Patrikliğinin Malatya’ya taşınması ile bu bölgeler adeta Süryani Manastır ve bilim merkezleri halini almıştı. Dünya tarihine ışık tutan birçok eser burada kaleme alınır. Gergerli Mor TİMOTEOS mezmurlarla ilgili iki ciltten oluşan tefsirini burada tamamlamıştır.

 

1701 yılında Patrik Gevergis (1687-1708) Adıyaman merkezde bulunan Süryanilerin ibadet edecekleri bir kiliselerinin olmadığı haberini alır. Bunun üzerine Adıyaman’a gider ve Adıyaman cemaatiyle buluşur. Bir ev satın alır ve kiliseye dönüştürülür. Meryemana Kilisesi adıyla ibadete açar. Kilisede bulunan bir levhada kilisenin 1883 yılında yapıldığı yazılıdır. 1905 yılında saldırılar sonucu kilise harabeye döner. Daha sonra Urfalı Rahip Afremin öncülüğünde yeniden tamir ve restore edilip bu günkü Mor PETRUS ve Mor PAVLUS adıyla takdis edilir. 1978 yılına kadar aralıksız olarak açık bulunan kilise,1978 den sonra kapanır. Kapanma sebebi Kilise ruhanisinin yurt dışına çıkıp gelmemesi idi. Kilise 25 yıl ruhanisiz kaldı. Bu arada birçok aile Müslümanlığa geçti. Ancak 2000 yılında Avrupa Birliği, uyum yasaları sayesinde bir ruhani gönderilerek yeniden ibadete açıldı. Birçok zorluk ve sıkıntılara göğüs geren Rahip Melki Ürek kiliseyi her yönüyle mükemmel bir hale getirdi. Ancak çan kulesinin yapılmasına hala izin verilmemektedir. Kilise başta Adıyaman, Kahta, Gerger, Venkköyü, Siverek, Urfa, Malatya, G.Antep’teki Süryani ve Ermeni ailelerine hizmet vermektedir. Süryanilere ait Venk köyündeki mezarlığın yanında Adıyaman’da Süryani ve Ermenilerin Ortak kullandıkları mezarlık bulunmaktadır.

 

Kaynakça:

1- Muzaffer İris, Bütün Yönleriyle Süryaniler, Ekol yayıncılık, İstanbul,2004

 2-Dalyan, Murat Gökhan, Adıyaman Tarihi, Ankara 2007

Muzaffer İris / İstanbul

 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu